Parkinson Hastalığı ve Pil Tedavisi

Ayakkabısını bağlayamaz, gömleklerini ilikleyemez halde olan parkinson hastaları beyin pili ameliyatıyla eski sağlıklı günlerine yeniden kavuşuyor. Parkinsonlular için beyin pili ‘hayata bağlanmak’ anlamına gelir:

“Parkinsonlu hastalar, beyin pili takıldıktan sonra hastalığın başladığı ilk yıllarındaki hallerine dönüyorlar ve normal hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar. Başka bir deyişle, beyin pili zamanı geri alıyor. Ameliyata girmeden önce kaşık bile tutamayan hasta, ameliyattan sonra özgürlüğüne kavuşmuş oluyor.”
Yaşlılık hastalığı olarak tanımlanan ve halk arasında ‘titreme’ olarak bilinen Parkinson, ilaç tedavisi ve beyin pili seçenekleriyle çözümsüz bir hastalık olmaktan çıktı. Kronik nörolojik bir hastalık olan parkinsona her 300 kişiden birinde rastlanır.

Parkinson nedir?
Parkinson; beyinde ‘dopamin’ adını verdiğimiz maddenin eksikliği ile ortaya çıkan, kronik nörolojik bir hastalık. Yaşın ilerlemesiyle beyinde dopamin salgılayan hücrelerin azalması veya hasara uğramasıyla ortaya çıkan hastalık, hareket bozukluklarına ve istem dışı hareketlere yol açıyor. Hastalık; ellerde ve ayaklarda titreme, hareketlerde yavaşlama, kaslarda sertlik ve yürüme güçlüğü ile karşımıza çıkıyor.

Parkinson tanısı nasıl konur?
Parkinson hastalığının tanısı klinik bulgularla konulmakta. Özellikle yaşı ileri hastalarda; vücudun bir tarafında daha ön planda olmak üzere ellerde ‘para sayar’ tarzda titreme, hareketlerde yavaşlama, kolların vücut salınımına iştirak etmemesi ve vücuda yapışık olarak yürünmesi, bakışlarda donuklaşma ve yüz mimiklerinde azalma ile birlekte ‘maske yüz’ diye ifade edilebilen yüz hali, küçük adımlarla ve öne eğilerek yürüme bu hastalığın başlangıç safhasında olunabileceğini düşündürmeli ve hastalar bir nöroloji uzmanına başvurmalılar.

100 BİN PARKİNSONLU VAR

Kimlerde daha sık görülür?
Parkinson; bir ileri yaş hastalığıdır. Parkinson hastalığı görülme sıklığı ve bulguları, yaşa bağlı olarak göreceli olarak ilerliyor. 60’lı yaşlarda, 50’lili yaşlara oranla on kat daha sık görülüyor, 70’te de kendi içinde daha sık. Hastalığın ortaya çıkış yaşına da endeksli olarak; bulgular ne kadar genç yaşta ortaya çıkarsa, dopaminin üretimi de yıllar içerisinde giderek daha çok azalıyor ve hastalığın seyri, yaşı göreceli olarak genç hastalarda biraz daha hızlı gidebiliyor. Parkinsonla ilgili Türkiye’ye yönelik ülke genelinde hasta sayısını ortaya koyacak ayrıntılı bir çalışma maalesef bulunmuyor. Ama ülkemizde 100 bin civarında Parkinson hastası bulunduğu tahmin ediliyor.

Parkinson hastalarının yaşadığı sosyal problemler nelerdir?
Hareketleri yavaşlatan Parkinson hastalığı, kişilerin önce işlerini, sonrasında da günlük aktivitelerini tek başlarına sağlıklı bir biçimde yürütmelerine engel oluyor. Bu nedenle hastalar; hastalığın ilk ve orta evrelerinde iş hayatlarından ve sosyal hayatlarından kopuyor, ileri evrelerde ise yaşamlarını başkalarından yardım alarak sürdürmek zorunda kalıyorlar. Bu sorunlar, zaten hareket yavaşlamasından ve titremeden muzdarip hastaların, moral olarak da olumsuz etkilenmelerine ve çoğunun içe kapanmasına veya depresyona girmelerine neden olabiliyor.

Tedavide ilk seçenek ilaç mı?
Parkinsonda hastaların yüzde 80-85’i başlangıçta tedaviye iyi cevap vermişler ise ilaç tedavisiyle uzun süre hayatını sorunsuz sürdürebiliyorlar. Ancak aradan yıllar geçtikçe; bir yandan hastalığın ilerlemesi, bir yandan da ilaca tolerans gelişmesi nedeniyle, eski doz ve sıklıkta ilaçlar yetmemeye başlıyor. Bu süreç, hastadan hastaya değişiyor. Genellikle hastalığın ilk 4-5 senesi ilaç tedavisiyle iyi gidiyor. Hatta bir ‘balayı dönemi’ denilen süreçte ortalama 2-3 yıl her şey güllük gülistanlık gidebiliyor. Ama tabii ki başlangıçta ilaca cevap iyi ise!..

Ne zaman ameliyat gerekiyor?
Medikal tedavide daha fazla doz ve daha sık ilaca rağmen; hasta açılıp rahatlayamazsa, ilaç tedavisinin sağladığı iyilik saatleri giderek azalıp, hastalar günün önemli bir kısmını tutuk olarak geçirirlerse veya ilaçların yerinde duramama, çırpınma ve dans eder gibi istem dışı hareketlere yol açan yan etkileri artarsa, ilaç kullanımına bağlı psikolojik problemler ve onlara bağlı ekstra sorunlar çıkarsa, bir başka deyişle artık ilaç tedavisi bir yerde tıkanırsa, işte o zaman ameliyat seçeneğini düşünüyoruz. Kabaca yüzde 10-15 hasta uzun dönemde cerrahiye aday hale geliyor. Bunlara ilave olarak, özellikle titremenin ön planda olduğu hastaların bir kısmı, daha baştan ilaç tedavisine yeterli cevap veremiyorlar. Bu gibi başta ilaç tedavisinden yarar göremeyen hastalar da cerrahi tedaviye uygun aday iseler daha erken dönemde ameliyat edilebiliyorlar.

Ameliyat seçenekleri nelerdir ve bu ‘başarının sırrı’ nerede saklı?
Ameliyat gerektiren Parkinson vakalarında iki türlü müdahale imkanı var. Hastalığın bulguları tek taraflı ön planda ise; tek taraflı lezyon yani bir çeşit lazere benzeyen bir yöntemle ‘yakma tekniği’ uyguluyoruz. Ama hastalık bulguları iki taraflı ise, hastalar artık oturduğu yerden kalkamıyorsa veya genel anlamda iki tarafın birden iyileştirilmesine ihtiyaç varsa; o zaman iki tarafa da müdahele ediyor ve genellikle ‘beyin pili’ takıyoruz. Sonuçların son derece yüz güldürücü ve risklerin bu kadar az olmasını sağlayan, bir başka deyişle ‘doğru yere doğru müdahele edilmesini sağlayan’ ve cerrahi müdahele teknikleri içinde en güvenli ve başarılı yöntem ise ‘Mikroelektrot Kayıt ve Stimülasyon Tekniği’dir.

Ameliyat nasıl gerçekleştiriliyor?
Beyindeki tek bir hücrenin elektriksel aktivitesini dinleyebildiğimiz ‘Mikroelektrod Kayıt ve Stimülasyon Tekniği’ denilen bu yöntemde amacımız; hastalıktan sorumlu hücreleri ve etrafındaki anatomik oluşumların yerini bulmak. Bunun için de ameliyatı, hastayı uyanık tutarak, konuşa konuşa yapıyoruz. Çünkü bu sayede hastanın tepkilerini ölçerek sorunlu bölgeye ulaşmamız daha kolay oluyor. Ameliyatın ilk 5-6 saatlik bölümünde hasta uyanık oluyor ve karşılıklı yardımlaşıyoruz. Bu teknoloji yani ‘Mikroelektrod Kayıt ve Stimülasyon Tekniği’ bizi amacımıza ulaştırıyor. Bu işlem sayesinde beyinde 80 mikrondan daha az hata payıyla, hastalıktan sorumlu hücreleri ve etrafındaki anatomik oluşumların yerini buluyoruz. Sonra da lazere benzeyen bir yakma yöntemi uyguluyoruz ya da beyin pili takıyoruz.

Beyin pili yöntemi nasıl uygulanıyor?
Beyin pili taktığımızda, iki taraflı ameliyatlarda, beynin içinde tespit edilen o bölgelere iki tane elektrot yerleştiriyoruz. Göğüste cilt altına kalp pili gibi bir pil yerleştiriliyor ve cilt altından geçirilen uzatma bağlantıları ile elektrotlar pile bağlanıyor. Sistem tamamen kapalı ve dışarıdan görünmüyor. Sadece göğüste cilt altında bir kabarıklık görülüyor ve hissedilebiliyor. Daha sonra bilgisayar aracılığıyla hastaya iyi gelecek frekansları ve uyarı parametrelerini ayarlıyoruz. Ameliyat sonrasında, 2-3 haftalık dönemde, hastalar sık sık gelip gidiyorlar. Biz hastaya uygun optimum ayarları yaptıktan sonra normal yaşantılarına dönüyorlar.

Beyin pili, hastaların hayatında nasıl bir değişim sağlıyor?
Ameliyat sonrasında hastalar, çarpıcı biçimde iyileşiyor ve normal yaşamlarına dönebiliyor. Beyin piliyle hastalarımızı yeniden hayata bağlayabiliyoruz. İlaç tedavisine yeterli yanıt vermeyen, şiddetli titreme nöbetleri geçiren veya şiddetli ilaç yan etkileri nedeni ile ilaçtan eskisi gibi yarar göremeyen Parkinson hastalarında beyin pili, başarılı sonuçlar veriyor. Ancak ameliyata uygun olan ve operasyondan yarar görecek doğru hasta seçimi çok önemli. Böylelikle çatalını bile tutamayan, iğneye ipliği geçiremeyen, yazı yazamayan hastalar ameliyat sonrasında gerekli pil ayarlamaları yapılması ardından eski sağlıklı günlerine dönebiliyorlar. Parkinsonlu hastalar, beyin pili takıldıktan sonra hastalığın başladığı ilk yıllarındaki hallerine dönüyorlar ve normal hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar. Başka bir deyişle, beyin pili zamanı geri alıyor. Ameliyata girmeden önce kaşık bile tutamayan hasta, ameliyattan sonra özgürlüğüne kavuşmuş oluyor. Ayakkabısını bağlayamayan, gömleklerini ilikleyemeyen, yardımsız yaşayamayan, sosyal hayattan kopan hastalar, beyin pilinden sonra yeniden bağımsız yaşama, sosyal hayatlarını geri kazanma, hatta eski işlerini yeniden yapabilme şanslarını bulabiliyorlar.