Lumbosakral Pleksus Yaralanmaları

Lomber pleksus, L1-L4 arası ön köklerin psoas kası içinde birleşmeleriyle oluşur ve daha sonra L5 aracılığı ile sakral pleksusla birleşir. T12- L1 köklerinden iliohipogastrik ve ilioinguinal sinirler, L2-L3 arka divizyonlarından lateral femoral kutanöz sinir, L1-L2’nin ön divizyonlarından genitofemoral sinir, L2-L3 ve L4 köklerinden femoral ve obturator sinirler oluşur. Sakroiliak eklemin önünde L4-L5-S1-S2 ve S3 kökleri birleşerek sakral pleksusu yaparlar. Sakral pleksusun anterior segmenti tibial siniri, posterioru ise peroneal siniri meydana getirir. S2-S3 ve S4 kökleri pudental siniri yaparlar.

Klinik Tablo

Tutulan bölge ve altta yatan etyolojiye göre; ağrı, parestezi ve objektif duyu kusuru ile kas kuvvetsizliği görülür. Radyasyon pleksopatileri dışında hemen hepsi ağrılıdır. Genellikle ağrı sinsi başlar ve zaman içinde şiddetini artırır. Ağrı ve eklenen parestezi tutulan sinir trasesinde belirgindir. Kas zaafı geç dönem belirtisidir. Örneğin; ağrılı düşük ayakla karşımıza gelen bir hastada gluteal kaslarda saptanan güçsüzlük, anatomik lokalizasyonun pleksusta olabileceğini düşündürür. Buna patella ve Aşil refleklerinin kaybı eşlik edebilir. Vazomotor ve trofik değişimler görülebilir. Özetle, ayrıntılı anamnez ve dikkatli yapılan nörolojik muayene ile tanı konabilir. EMG ile BT ve MR gibi radyolojik incelemeler yardımcı tanı yöntemleridir.

Pelvis içinde gelişen primer ya da metastatik kitlelerin invazyonu; üç tip klinik tabloya yol açar. Üst (lomber), alt (sakral) veya pleksusun tümünü tutan pan-pleksopatiler. Başlangıçta masum görünen bir bel ağrısını giderek şiddetlenen bir ağrı izler. Ağrı bacağa yayılır ve ardından duyusal-motor semptomlar gelişir. Retroperitoneal kanamalar hemofili hastalığı, antikoagülan kullanımı, trombositopeni ve aort anevrizma rüptüründe görülür. Akut, ağrılı bir tablodur. Psoas apseleri, vertebra, böbrek çevresi dokuları gibi komşu organlara ait infeksiyonların yayılımı ile oluşur. Radyasyon pleksopatileri daha çok testis tümörü nedeniyle ışın almış genç kişilerde görülür. Her ne kadar brakiyal pleksopatilere oranla seyrek olsa da, ağrısız, yavaş gelişen pleksopatili hastaların anamnezlerinde radyoterapi varsa bu olasılık düşünülmelidir. Radyasyon ile pleksopati oluşması arasındaki zaman aralığı, bir ay ile otuzbir yıl arasında değişim gösterir (ortalama beş yıl). Diabetik amiyotrofi, diabetik lomber pleksopati ve simetrik/asimetrik proksimal motor nöropati adlarıyla tanımlanan diabetik poliradikülonöropatiler en sık görülen lombosakral pleksopatilerdir (Bakınız: Periferik sinirlerin yaygın ve çok odaklı hastalıkları). Uzun süreli, iyi kontrol edilmeyen diabetiklerde kilo kaybının yanı sıra bacağa vuran dayanılmaz ağrılarda akla gelen ilk tanı olasılığı olmalıdır. Akut ya da yavaş gelişebilir. İki taraflı olduğu durumlarda belirtiler bir bacakta daha baskındır. Böylesi bir tablo diabetik olmayan bir kişide gelişirse “idyopatik lumbosakral pleksopati” varlığı düşünülmelidir. Her yaşta görülür ve iyileşme yavaştır. Travma, obstetrik yaralanmalar, IM injeksiyona bağlı iskemik vasküler olaylar ve zona zoster diğer lumbosakral pleksopati nedenleridir.